Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 28.01.2015 tarihli 2014/5018 E., 2015/1060 K. sayılı kararında; kiracısını tahliye etmek isteyen ev sahibinin su borusunu kesmesi eyleminin, kişilik haklarına saldırı oluşturduğuna hükmetmiş ve yerel mahkeme kararını bozmuştur. Karar, manevi tazminat, kişilik haklarının korunması ve konut dokunulmazlığına ilişkin önemli içtihatlardan biri olarak dikkat çekmektedir.
Olayın özeti
Davacı M. Ç., kiracı olarak oturduğu taşınmazda, ev sahibi (davalı) A. A. tarafından su borusunun kesildiğini ileri sürmüş; bunun sonucunda en temel insani ihtiyaçlarını karşılayamadığını, yaşam alanının ihlal edildiğini ve bu durumun manevi zarar doğurduğunu belirterek manevi tazminat talep etmiştir.
Davalı, davayı reddetmiş ve eylemini kira borcunun ödenmemesi gerekçesiyle gerçekleştirdiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesi olan Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, eylemin manevi tazminat gerektirecek düzeyde kişilik hakkı ihlali oluşturmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Karar, davacı tarafından temyiz edilince Yargıtay 4. Hukuk Dairesi dosyayı incelemiş ve yerel mahkemenin kararını bozmuştur.
Yargıtay’ın değerlendirmesi
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, olayda şu hukuki noktaları değerlendirmiştir:
-
Haksız fiil unsuru oluşmuştur: Davalının su borusunu kesmesi açık bir şekilde hukuka aykırı ve kusurlu bir davranıştır.
-
Kişilik hakkı ihlali vardır: Yargıtay, suyun yaşam için en temel ihtiyaçlardan biri olduğuna ve bu eylemin davacının kişilik değerlerini zedelediğine hükmetmiştir.
-
Manevi zarar gerçekleşmiştir: Su kesme eylemi, yalnızca maddi değil, manevi olarak da zarar doğurabilecek niteliktedir.
-
Mahkemenin değerlendirmesi yetersizdir: İlk derece mahkemesi, olayın insani boyutunu göz ardı etmiş, kişilik hakkı ihlali unsurlarını değerlendirmemiştir.
Yargıtay açıkça belirtmiştir:
“Davalının haksız eylemi nedeniyle yaşam için en doğal ihtiyaçlardan olan suyun kesilmesi, davacının kişilik değerlerinin zedelenmesine yol açmıştır.”
Hukuki değerlendirme
Bu karar, özellikle kiraya veren–kiracı ilişkisinde özel hukuk sınırları içinde kalan eylemlerin de kişilik hakkı ihlali oluşturabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
Mülkiyet hakkı, kiraya verenin sahip olduğu meşru bir hak olsa da, bu hakkın kendi hukukunu kendi eliyle uygulama biçiminde kullanılmasına hukuk izin vermez. Türk hukuk sisteminde ihkak-ı hak yasağı, kişinin kendi hakkını zorla almasını yasaklamıştır (BK m. 2, MK m. 1 vd.).
Kişilik hakkı ihlallerinde manevi tazminatın koşulları; hukuka aykırılık, kusur, zarar ve illiyet bağı olup; bu kararda tüm bu unsurların gerçekleştiği sabittir.
Kiracının suyunun kesilmesi, konut dokunulmazlığı, özel yaşamın korunması, bedensel ve ruhsal bütünlük hakkı gibi pek çok anayasal ve insani değeri ihlal etmektedir. Bu yönüyle karar, manevi tazminat taleplerinin sınırlarının belirlenmesi açısından yol göstericidir.
Sonuç
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin bu kararı, özellikle ev sahibi–kiracı ihtilaflarında kişilik haklarına müdahale sınırının aşıldığı durumlarda manevi tazminat talep edilebileceğini ortaya koyması açısından önemlidir. Su gibi temel bir yaşam kaynağının kesilmesi, yalnızca maddi değil, kişisel onuru ve haysiyeti zedeleyen bir eylem olarak değerlendirilmiş ve buna bağlı olarak manevi tazminat verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Özellikle konut tahliyelerinde veya kira uyuşmazlıklarında, hukuki süreçlerin dışına çıkılarak cezalandırıcı veya baskılayıcı yollar seçen mal sahipleri, bu tür eylemler nedeniyle manevi tazminat ve cezai sorumlulukla karşılaşabilirler.
Makale CN Avukatlık Ofisi tarafından hazırlanmıştır.
Kira ilişkilerinde yaşanan hukuka aykırı müdahalelerle ilgili hukuki danışmanlık ve dava süreçleri için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
📍 Gazi Güçnar Sk. No:4 D:2 Beşiktaş / İstanbul
🌐 www.cecenhukuk.com








İlk yorum yapan siz olun